Namaz

ORTA NAMAZ VAR MIDIR?

Orta namaz yoktur. Ayette namaz vaktinden bahsedilmemektedir. Cümlenin akışına bakıldığında namazın özelliğinden bahsedildiği anlaşılacaktır. Burada vusta kelimesi ile anlayış, itidal manası kastedilmektedir.

Kalem (68)-28 İçlerinden aklı başında olan biri şöyle dedi:

Bakara (2)-143 İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resul’ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık. 

Ankebut (29)-45 Sana vahy edilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz fuhşiyattan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.

Hud (11)-87 Onlar şöyle dediler: “Ey Şuayb! Bizim babalarımızın taptıklarını bırakmamızı yahut mallarımızda istediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emrediyor?

Taha (20)-14 “Şüphesiz Ben Allah’ım, Benden başka tanrı yoktur; Bana kulluk et; Beni anmak için namaz kıl.”

Sadece İKİ vakit vardır. Salatu Fecr ve Salatu İşa olarak geçer. Bu iki vakit Nur(24) süresi 58. ayette yazılıdır. İlginç olarak ayette Zuhur (öğle)  kelimesi geçse de beraberinde salat kelimesi geçmemektedir.

İsra (17) süresinin 78. ve 79. ayetlerinde bahsedilen namaz Peygamber’e has olarak emredilen bir namazdır. Bizim için değil. Bunların dışında vakit olarak bahsedilen zamanlar Allah’ı anma (hamd, tesbih) zamanlarıdır. Namaz vakti değildir.

Orta namaz diye bir kavramın olmadığını bir önceki konumuzda bahsetmiştik. Namaz İKİ vakittir. Salatu fecr ve salatu işadır.

Nur (24)-58 Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunan köleler, hizmetçiler ve sizden henüz ergenliğe ermemiş çocuklar günün şu üç vaktinde, odalarınıza girebilmek için izin istesinler, sabah namazından önce, gün ortasında öğlenleyin soyunduğunuz zaman ve akşam namazından sonra, bu üç vakit mahremiyetinizin korumasız olabileceği vakitlerdir.

Nisa (4)-103 Namazınızı bitirdiğinizde ayakta, oturarak ve yanlarınız üzerine uzanarak Allah’ı anın, güvenliğinizi sağladığınızda namazlarınızı (kısaltmaksızın) kılın. Çünkü namaz belirli vakitlerde müminler üzerine farz kılınmıştır

Din ile ilgili her konu Kuran da açıklanmıştır. FECR namazı vakti, fecr vaktinden; gecenin çeyrek vakti öncesinde başlar ve fecirden sonra gündüzün çeyrek vakti geçinceye kadar devam eder. Bu süre toplamda çeyrek gün yani 6 saattir.

İŞA namazı ise güneş batmadan; gündüzün çeyrek vakti öncesinde başlar ve güneş battıktan sonra gecenin çeyrek vakti sonrasına kadar devam eder. Bu süre toplamda çeyrek gün yani 6 saattir. Bu iki vakit gündüz ve gecenin iki tarafının, yakın taraflarının olduğu vakitlerdir.

Malumdur ki bir mesafede yakın olan; tüm mesafenin ortasından önceki mesafedir.

Gündüzün çeyreği örneğin gündüz toplamda 16 saatse 4 saate denk gelir. Gecede 8 saate denk geleceğinden gecenin çeyreği 2 saate denk gelecektir. Toplamı 6 saattir. Hesabı bu kadar kolaydır.

Öğle vakti günün tam ortası olup; gündüzün her iki tarafıyla bir alakası yoktur. Namaz vakti olarak kabulü ayete aykırıdır.

Hud (11)-114 Gündüzün iki tarafında ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namaz kıl. Şüphesiz ki iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, ibret alanlar için bir öğüttür.

                Eski ümmetlerde de vardır. Namazın içinde kıyam olduğu gibi, namaz dışında da sadece kıyam ederek ibadet edilebilir.

Ali İmran (3)-39 Mihrapta namaz kılarken; kıyamdayken melekler ona seslendiler.

Furkan (25)-64 Onlar ki, gece Rableri için secde ve kıyamda bulunurlar.

Rüku arapça eğilmek (bow) ve diz çökmek (kneelling, genuflection) anlamlarına gelir. Diğer dinlerde de vardır. İbadet için sadece rüku yapılabileceği gibi, namazın içinde de rüku yapılır.

Bakara (2)-43 Namazı kılın, zekâtı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.

Ali İmran (3)-43 Ey Meryem! Rabbine gönülden boyun eğ, secde et, rüku edenlerle birlikte rüku et.

Diğer dinlerde de secde (prostration)  vardır. Secdenin genel olarak iki şekli kitap ehlinde mevcuttur. Kısmi secde ve tam secde şeklindedir. Kuranda kitap ehlinin çenesi üzerine secde ettiği; tam olarak yere kapanarak secde ettikleri belirtilmektedir.  Namazın içinde secde olduğu gibi; sadece secde ederekte ibadet edilebilir.

Taha(20)-70 Sonunda büyücüler “Biz Harun ve Musa’nın Rabbine inandık” deyip secdeye kapandılar. 

İsra (17)-107 De ki: İster ona inanın, ister inanmayın. O, daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduğu zaman, çenelerinin üstüne kapanarak secde ederler.

Yusuf (12)-100 Anasıyla babasını tahta çıkartıp oturttu ve hepsi de ona karşı secdeye kapandılar. 

Hicr (15)-98 Övgü ile Rabbini bütün eksikliklerden arındır ve O’na secde edenlerden ol.

Namaz eski dinlerde de olan bir ibadettir. Yeni bir durum değildir.  Kuranda namazın nasıl kılınacağı vardır.

* Namaz kıyam, rüku ve secdeden oluşur.

* Kuran da rekat diye bir kavram geçmez. Kıyam, rüku ve secde sayısında bir sınırlama yoktur. Kişi gücüne göre yapar. Bir konuda sayı, sınır konmamışsa bu konuda Rabb’ımız bizi serbest bırakmıştır. Allah hiçbir şeyi unutmaz.

* Allah’ı anmak için namaz kılınır.

* Namazda dua edilir.

* Namazda anlayacağımız, bildiğimiz dilde Allah’ı anmalı ve dua etmeliyiz.

* Namazda huşu içinde olmalıyız.

Bakara (2)-83 Hani, İsrailoğullarından; “Allah’tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilikte bulunacaksınız, insanlara güzel söz söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız ve zekatı vereceksiniz” diye kesin söz almıştık.

Ali İmran (3)-39 Mihrapta namaz kılarken; kıyamdayken melekler ona seslendiler.

Hac (22)-26 İbrahim’i Beyt’in bulunduğu yere yerleştirdiğimizde de şöyle demiştik: “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; ziyaret edenler, kıyamda duranlar, rükû ve secdeye varanlar için evimi tertemiz tut.

Hac (22)-77 Ey iman edenler! Rüku edin, secde edin, Rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin. Böylelikle kurtuluşa erersiniz.

Nisa (4)-102 Sen onların arasında bulunup, kendilerine namaz kıldırdığında içlerinden bir grup seninle birlikte namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secde ettiklerinde arkanıza geçsinler ve henüz namaz kılmamış olan diğer grup gelip seninle birlikte namaz kılsınlar.

Teğabun (64)-16 O hâlde, gücünüz yettiği kadar Allah’a karşı gelmekten sakının.

Kehf (18)-109 De ki: Rabbimin kelimelerini yazmak için denizler mürekkep olsa, bir o kadarını daha ilâve etsek, Rabbimin kelimeleri tükenmeden denizler tükenirdi.

Meryem (19)-64 Biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında ne varsa O’nundur. Rabbin hiçbir şeyi unutmaz.

Taha (20)-14 Şüphesiz ben Allah’ım. Benden başka ilâh yoktur. Şu halde bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl.

Ankebut (29)-45 Kitap’tan sana vahyolunanı oku; namaz kıl; muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak en büyük şeydir! Allah yaptıklarınızı bilir.

Bakara (2)-153 Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah’tan yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.

Nisa (4)-43 Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.

Müminun (23)-2 Onlar namazda huşu içindedirler.

Ne tamamen sessiz nede açıktan yüksek sesle olmalıdır. Orta düzeyde bir ses tonu olmalıdır.  Araf süresi (7) 55. ve 205. ayetlerde bahs olan duanın nasıl olacağıdır.

İsra (17)-110 De ki: Allah, diye çağırın, Rahman diye çağırın, ne ile çağırırsanız; sonunda en güzel isimler O’nundur. Namazında sesini yükseltme, kısmada, bu ikisi arasında bir yol benimse.

Eski Araplarda gün adları şimdikinden farklıydı. Örneğin Pazar günü Ehad değil Evvel, Cuma günü Cuma değil Arube idi. Gün adlarının ne zaman değiştiği bilinmemektedir.  Eski Araplar Arube günü toplanıp, bir araya gelirlerdi.  

Kuran’ın harekelendirilmesi yıllar sonra yapılmıştır. Kuran ilk yazıldığı gibi; harekeler olmadan okunduğunda Cuma günü manası çıktığı gibi, toplanma günü manası da çıkmaktadır.  

                Dinin tek kaynağı Kuran bu konuda bize yol gösterir. Aynı yazım şekliyle diğer Kuran kıraatlerinde ‘’cum’ati ve cumaati’’   şeklinde okunmuştur. Yani toplanma, toplantı günü anlamında kullanılmıştır. Kaynak olarak Mücemül Kıraatil Kuran eserlerine bakılabilir.

                Bu konuda Kuran’da sebt kelimesi geçtiği için bir itiraz gelebilir. ‘’O günlerde gün adları bu şekildeydi’’  şeklinde. Sebt İbranice şabat kelimesinden gelmekte olup, diğer dillere de İbraniceden geçmiştir. Kuran’da geçen sebt kelimesi şabat anlamındadır. Cumartesi anlamında değildir.

Check Also

Sorular

MİRAÇ GECESİ HADİSLERDE GEÇEN MESCİDİ AKSA VAR MIYDI? YOKTU. Tapınak tepesi olarak bilinen bu yer …

Bir yanıt yazın